İnsanlar, hiç de düşündüğümüz gibi tesadüfen girmiyor hayatımıza. Tesadüf, sadece rastgele bir tanışmada olabilir. Bu tanışmalar ise ortalama otuz saniye sürer. Sonraki süreçte algılarımız beğenilerimizi etkiler, beğenilerimizle de ona karşı bir şey hissetmeye başlarız. Karşımızdakinin bakışı, konuşma tarzı, anlattıkları, duruşu gibi bir çok özellik, aslında her an çocukluğunuzdaki bir kişiyi hareket ettirebilir.

Mesela, sert ve soğuk bir anneye sahipseniz, otuz saniyedir tanıdığınız bir kadının soğuk, kaşları çatık ve kibirli tavrından etkilenebilirsiniz.

Mesela, sürekli eleştiren bir babanız varsa; tanışır tanışmaz kendini öven ya da ‘ kıyafetiniz parti için biraz fazla parlak’ eleştirisini yapan birinden etkilenebilirsiniz.

Ya da sürekli övgüler yağdıran anne-babanızdan dolayı; tokalaşırken tedirgin, size hemen yerini veren, çekingen ve itaatkar birinden etkilenebilirsiniz.

Çocukken erken büyüdüğünüz ve kendi ihtiyaçlarınızın farkına varamadığınız için, karşıdan gelip yerinize oturan ya da tanışmadan ve izninizi almadan masanıza oturan birinden etkilenebilirsiniz.

Ortama aniden gelip espiriler yapan birinden ya da hiç konuşmayan gizemli birinden etkilenebilirsiniz.

Yani daha ilk tanışmadan itibaren bile, çocukluğunuzdan gelen algılarınız sizi birilerine çekebilir. Bu algılar, insanlara karşı hissettiklerimizi şekillendirir ve bize bir yol çizebilir. Bu en kestirme yoldur. Tanışmak kader, sürdürmek tercih, bitirmek ise kişiliktir.

Ayrıca biraz daha ilerledikten sonra teslim olduğumuz kişiler vardır. En başta iki sağlıklı bireyin tanışması gibi başlayıp, reklam kuşağı bittikten sonra herkesin fabrika ayarlarına döndüğü ilişkidir bu. En çok da narsistik veya bağımlılık özellikleri olanların ilişki tipidir. Önce seni havalara sokar, her istediğini yapar, sanki dünyadaki en mükemmel insanla berabersin duygusu yaşatır, sonra elde etmenin tatminiyle o yüksekten seni yere bırakır.

Narsistik özellikleri olanlar; sana en mükemmel, bulabileceğin en üstün insanla birlikteymişsin gibi hissettirir. Sanki ondan ayrılırsan daha iyisini bulamayacaksın duygusu yaşatır. Seni de kendiyle ilgili, sürekli yetersiz ve kusurlu olduğuna dair algınla vurur. Senin kusurlu algılarını besler ve ondan kopmanı imkansız hale getirir. Tabii bu arada, kendi gizli terk edilme kaygısını da giderir. Çünkü tepeden bakmak, küçük hissetmenin karşıt yansımasıdır. Yani insan kendini ne kadar küçük görüyorsa, o kadar büyük göstererek bu duyguyu hisssetmekten kaçar.

Karşınıza hep aynı tip insanlar çıkmıyor, sadece siz yaranıza tuz basanları misafir ediyor olabilirsiniz. Şemanızın seçtiği ilişkiler, genelde sizin mutlu olmak için de, ayrılmak için de en çok zorlandığınız ilişkilerdir. Şemanızı (algısal hastalıklarınızı) besleyenlerden kopmak zordur. Nedeniniz ne olursa olsun ayrılamazsınız. Hatta karşıki taraf sizden ayrılmak istese bile ayrılamazsınız. Alışılagelen algınızı beslediği için mutluluk düzeyinizi değil, kendilik algınızı esas alırsınız. Böyle ilişkiler genelde kısır döngü içerir. Örneğin bencil olan; sorun çıktığında boyun eğici partnerini kaybetmemek için çabalarken, boyun eğici karakter kendi yetersizlik ve özgüven eksikliğinden dolayı döngünün içinden çıkamaz.

Bir ilişkide durumsal olarak değil de, sıklıkla karşıki tarafa duyduğunuz saygı bittiyse, sürekli sorunlar yaşıyorsanız ilişkinizi gözden geçirin ve destek alın. İnsanlar, bedel ödediği kadar ilişkide kalırlar. Bedel ödediğimiz herşey bizim için değerli ve kıymetlidir. İlişkiye ne kadar çok bedel ödersek, o ilişkide o kadar çok kalırız. Eğer birinden hoşlanıyorsanız ve o kişiyi, sizin masalınızın kahramanı olabilecek yapıda görüyorsanız ona değer verin, sevginizi gösterin ve bedel ödeyin. Bir süre sonra genel tabloya tarafsızca bakın. Eğer öteki tarafın ödediği bedellerle sizin ödediğiniz bedelleriniz karşılıklı olarak ilişkiden doyum alabilmenizi sağlıyorsa ilişkinizi sürekli canlı tutmaya bakın ve devam edin. Fakat bedeller uyuşmuyorsa, kendinizi ilişkide değersiz hissediyorsanız, çok zorlamadan geri çekilin. Aslına bakarsanız yanlış insan yoktur, insanlarla kurulmuş yanlış mesafeler vardır ve her insanın ilişkide aradığı doyum başkadır. Bu doyum sonucunda ortaya çıkan uyuşmazlıklar; karşınızdaki insanı kötü yapmaz, o insanla yanlış mesafe kurulduğunuzu gösterir. İnsanların bedel ödeme kapasiteleri vardır ve hiç kimse bu kapasiteyi olduğundan çok daha fazlasına esnetemez. Doyum aldığınız, değerli kaldığınız ilişkilerde kalın, o ilişki için bedel ödeyin; doyum alamadığınız ilişkilerde ise üç seçeneğiniz vardır; ya iyileştirin, ya kabullenin, ya da bitirin ..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.