DANIŞANIMIN İFADELERİNDEN (ÖĞRENCİ): Hukuk fakültesinde öğrenci olmak, sözcüklerle var olmaktır. Sözcükler bu meslekte yaşamak için ilacınızdır. Ben bu durumun  farkındalığını maalesef ikinci sınıftayken anladım..Daha iki yıl öncesine kadar paragraf sorularını, matematiği mükemmel çözerek ve sözel bölüm de Türkiye derecesi yapma gururu yaşamış bir öğrencinin 2 yıl sonraki felaketi; tam da oturduğunuz koltuğun karşısında izlediğiniz tablo Gülden Hanım.. Yani şu an karşınızda oturan BEN.. İşte kendimin  bile bu halde olduğumdan  utandığım sakladığım sırlar çekmecem..

Yakın zamanda izlediğim bir TV programında sunucu şöyle bir cümle kullandı “Yapamadığın şeye sevdalanmak, mutsuzluk getirir” bu cümle bende derin bir keder hissettirdi. Ne kadar garip? Başarılı olmak için üst düzey performans gerektiren ders çalışma temposu var önünde  ve sıralamaya girdiğin bir sınav..Sınavı  geçiyorsun ama belki de olmaman gereken yerdesin? Son zamanlardaki ciddi bir çıkmazım..

 Yargılanmanın kaygısı, bizim sahada fazla insafsız..”…. mahkemesinin kuruluş, görev ve yargılama usulüne göre bir vakayı amfide tartışmanın dayanılmazlığı anlatılamaz..Sözcükleri bir araya getiremediğimdeki  o halim tam bir eziklik..  içimde ise bir zelzele oluşur ki... Ah FELAKET FELAKET… Çevremdekilerin kaygılı, zayıf, aciz ya da aptal gibi yargılarda bulunacağına yönelik kafama üşüşen düşüncelerimi mi söyleyeyim… Arkadaşlarımın “ Kesin ya elindeki notu düşürecek ya sesi  titreyecek şimdi baksana”   yüz ifadelerinin  zihnime çarpmasının vermiş olduğu ağrıyı mı bahsedeyim.. Kalp çarpıntısı, terleme, sıcak basması, mide bulantısı, kas ağrısı.. Say say dur.. Reçete yazacak olsa doktor her biri için, kaşesi bitecek türden.. . Bu belirtilerin hepsini aynı anda hissetmek ne kadar dayanılmaz ise, bunların olmasını engellemek için kaçmayı savunmam bir o kadar  adil...

Ama şunu sorabilirsiniz “Kaçmanın adilliği ne kadar savunulabilir ?” Bu gerçekle göz göze geldiğimde kopuyor KIYAMET KIYAMET..” Zamanında değerini bilemediğim bir şekilde kaçmaya çalıştığım duyguların sanki şimdi suçluluğunu yaşıyorum..

      Başkaları tarafından utangaç, sessiz, içe dönük, geri çekilmiş, engellenmiş, mesafeli ve ilgisiz bir birey  olarak kendinizi hayal ettiğiniz ya da birebir yaşadığınız oldu mu? Ya da tam tersi arkadaş edinmek, gruplara dahil olmak ve sosyal etkileşim içeren aktivitelere katılmak gibi çok zevk alacağınıza inandığınız fakat endişeleriniz yüzünden bir türlü yapamadığınız? Bahsedilen durumlarla karşılaşan kişiler “ya rezil olursam”, “ya herkes benimle alay ederse”, “ya bu olayın üstesinden gelemezsem” gibi zihninin ürettiği olumsuz düşüncelerin doğruluğuna inanarak hareket ettiği için; sürekli performansının çevresindeki kişilerce yetersiz görüleceği  endişesi yaşar. Aslında yanılsama tam da şu şekildedir:  “Ne kadar çok endişelenirsem, felaket başımdan o kadar hızlı gider”.. ve bu yanılsamayla kişi, olumsuz değerlendirilme ile karşı karşıya gelmektense, rezil olacağı, alay edileceği ya da başarısız olacağı ortamlardan zamanla kaçma ve kaçınma davranışı geliştirir.

     Sosyal kaygı; kişinin bir veya daha fazla sosyal durumdan korktuğu ve bu durumlarla karşı karşıya gelmemek için kaçınma davranışı gösterdiği bir kaybı bozukluğu türüdür. Sosyal kaygı bireyde yaşamadığı geleceğin düşüncelerini bile hissettirecek bir güç verir. Bu yüzden birey yaşamaktan kaçar. Sosyal kaygı yaşayan bireyler için en önemli kazandırılması gereken beceri  “Yaşamın Tanımıdır”. Yaşam “Şimdi burada yaptıklarınızdır”. Bireylerin en fazla terapiye gelme nedenleri de yaşamı tanımlayamamaları ve,  zihninin kendisi hakkında sunduğu resme inanarak yaşamalarıdır

SİZLERDEN DUYDUKLARIM

  • “Yeni biriyle tanışmak mı? O başlatsın konuşmayı, ben cümleye neresinden gireceğimi bilemem”,
  • Ah Zeynep sana karşı hislerimi bilsen, önünde kafamı bile kaldıramıyorum belki de beni hiç fark etmedin bile”
  • ,”Topluluk önünde asla konuşamam, bildiğim bile anında belleğimden silinir”,
  • “Akrabalarla akşam yemekte oturduğumuzda inanır mısın aç kaldım, onların önünde yemek yiyemiyorum, elim ayağım birbirine karışıyor”
  • Bizim arkadaş gurubunun kütüphanede nasıl ders çalışabildiğini anlayamıyorum, aslında ne güzel, keşke ben de yapabilsem ama ben o kadar insanın önünde ders çalışamam ki.
  • Öyle arkadaşlarla eğlenmeye gidemem, beni çağırırlar ama ben gitsem de huzursuz hissedip bir şekilde ortamdan ayrılırım. “Ev Kuşu” derler..
  • Üniversitede hoşlandığım bir kız vardı 3 yıl sadece bakıştık bir türlü gidip duygularımı ifade edemedim

SİZLERDEN SORULAR

Sosyal kaygının türleri var mıdır?

Sosyal kaygı iki şekilde görülür. Kişinin korkuları bir çok çevreden kaynaklanıyorsa yaygın tip, bazı özel durumları kapsıyorsa ( topluluk önünde konuşma yapmak , yemem yemek gibi,) yaygın olmayan tiptir.

Sosyal Kaygılı İnsanlar Her Ortamda Ürkek Davranırlar Mı?

Kalabalık bir ortamda konuşma yapmak veya sosyal ortamlarda kendinizle ilgili bilgiler sunma gibi konularda çekingenlik oldukça fazla görülmektedir. Ancak bunları kaygı bozuklukları kapsamına yerleştirmek doğru değildir. Bazı kişilerde “ Organizasyonu yürütemezsem rezil olur muyum?” endişesi kişiyi yapacağı işte daha motive hareket etmesine de sebep olabilir. Bu durumu sosyal kaygı çerçevesine dahil edebilmek için kişinin, bu endişe hali ve korku hisleri ile birlikte kaçma davranışı geliştirmesi gerekir Sosyal kaygıda birey endişelerinin ve korkularının mantıksız ve anlamsız olduğunun farkındadır. Anlamlı bir korku sonucu kaçma davranışı sosyal kaygı ile açıklanamaz. Örneğin konuşma metnine daha önceden ciddi hazırlık yapmış birinin sahneye çıkmaktan kaçınması sosyal kaygı iken; hiçbir hazırlık yapmayan bir kişinin konuşmak için sahneye çıkması düşüncesinin yarattığı korku duygusu doğaldır ve gerçektir, ancak sosyal kaygı değildir.

Kimler Risk Altında?

Genetiğin de önemi vurgulansa da, özellikle çocuk yetiştirme yönteminde anne baba tutumu, ailenin sosyal ilişkilerinın kısıtlı olması, anne babanın örnek rol model olamaması kişinin ilerleyen yaşamında etkilerinin görülmesine sebep olabilir. Erken çocukluk döneminden itibaren aşırı çekingen yetişen kişilerde , gelecekte sosyal kaygı gelişme riski de daha yüksektir.

Sosyal Kaygının Belirtileri Nelerdir

Sosyal kaygıda bedensel tepkiler oldukça belirgindir. Yüzde kızarma, terleme, nefes darlığı ile birlikte sıkışma hissi, titreme gözle görülebilirken; kişi ayrıca çarpıntı, ağız kuruluğu ve kas gerginliğini de içsel olarak yaşar. Kişi bunları yaşadıkça ve hissettikçe zihnine temeli olmayan, “hata yapmamalıyım, kaygımı belli etmemeliyim, kusursuz görünmeliyim, ya hata yaparsam, yetersizliğimi fark ederlerse”.. gibi o an oluşan, uçuşan çeşitli düşünceler gelir. Bu düşünceler sonrasında oluşan kaçınma stratejileri ise korkulan yere gitmeme, korkulan ortamı terk etme, zihni durumla ilgisi olmayan düşüncelere çekme ve çevredeki kişilerle göz temasından kaçınma gibi eylemler gerçekleşebilir.

Sosyal Kaygının Nedenleri Nelerdir?

   Genelde aşırı koruyucu, ya da red edici, duygusal sıcaklıktan yoksun, katı anne babalar çerçevenin oluşmasına zemin hazırlayabilmektedir. Bakım veren kişiler bazen çocuktan yüksek beklentileri olduğunda ve istediğine ulaşamadığında çocukları cezalandırıcı davranışlarda bulunarak ciddi zararlar verebilmektedir. Ayrıca böyle çocuklarda davranışşsal ketlenme veya düğümlenme adı verilen tanıdık olmayan ortamlara, insanlara ve nesnelere aşırı korku duyma hali de gelişebilmektedir. Ayrıca fizyolojik nedenleri incelendiğinde sosyal kaygılı bireylerin beyinlerinde kimyasal ve elektriksel sorunlar gözlemlenmekte özellikle “serotonin”  adı verilen kimyasalın sosyal kaygılı bireylerin beyinlerinde normalden az olduğu açıklanmıştır.

Sosyal Kaygının Tedavisi Nasıldır?

Özellikle erken yaşlarda gözlemlenebilmesi tedavinin başarısı açısından önemlidir. Ayrıca bir ruh sağlığı uzmanın desteğinde  davranışçı terapilerin başarılı sonuçlar  sunduğu yapılan araştırmalarda gözlemlenmiştir. Bunlarla birlikte kendi kendinize sorabileceğiniz  5 soru ile başlangıç yapabilirsiniz

  1. Gelecek hakkında fazla endişe verici düşüncelerimi yakalayabiliyor muyum?
  2. Ben tam olarak neyden korkuyorum ve yapmış olacağım iş sonrası kim benden nefret edecek?
  3. Bu olası kötü şey en fazla ne kadar kötü olabilir?
  4.  Beklediğim en kötü şeyi yaşarsam, sonrası için planım ne?
  5. Kafamda sürekli yorum yapan o eleştirel kişinin sesini bir süreliğine kapatsam ne olur?

Üzerinde Düşünmenizi beklediğim: Çekindiğiniz bir konuda  bir dakikalığına cesaret gösterseydiniz ilk neyi yapardınız?

.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.