Bu akşam saat 17.00 sularında Aksu Fen Lisesi ile Aksu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün eski binasının bulunduğu ortak bahçede bir yangın çıktı.
İlginçtir, aynı bölgenin sadece 50 metre ilerisinde, iki gün önce de bir başka yangın çıkmıştı. Üstelik o da gündüz vaktiydi. Bu tesadüf değil, adeta alarm gibiydi.
Olay yerine vardığımızda yangın söndürülmüştü. Ancak bir itfaiye eri, sönen alanda detaylı incelemelerde bulunuyordu. Merak ettik, sorduk: “Yangında kasıt ihtimali mi var? Terörle Mücadele ekipleri istendi mi?”
Aldığımız cevap oldukça dikkat çekiciydi:
“Terör birimi gelmedi ama olayın gelişimi şüphe uyandırıyor. Bence araştırılmalı" yönünde oldu.
Yani sadece biz değil, görev başındaki itfaiye erlerinde de yangının kendiliğinden değil, kasıtlı çıkmış olabileceğine dair güçlü bir şüphe vardı.
Durmadık, çevredeki vatandaşlarla da sohbet ettik.
İtfaiye ekipleri, karşıda bulunan dükkanların güvenlik kameralarının aktif olduğunu ve bu kameraların bahçeye girip çıkanları kaydettiğini söyledi. Bu sevindirici.
Zira eğer gerçekten bir sabotaj varsa –ki işaretler bu yönde– görüntüler her şeyi ortaya çıkarabilir.
Asıl çarpıcı yorum ise yangın alanında görevli bir başka itfaiye erinden geldi.
“Bu alanın dışarıdan birilerince yakılması çok zor. Bahçe içeriden kontrolsüz girilebilecek gibi değil,” dedi.
Ve ekledi:
“Bu iş, büyük ihtimalle içeriden bir el tarafından yapılmış olabilir."
Bu açıklama akıllara şu soruyu getiriyor:
Yangın, gerçekten bir rastlantı mıydı? Yoksa içeriden biri –belki de orayı iyi tanıyan biri– bile bile, isteye isteye mi ateşe verdi?
Aksu’da son zamanlarda üst üste yaşanan şüpheli yangınlar artık bir tesadüf olmaktan çıktı.
Yetkililerin, özellikle güvenlik güçlerinin, bu olayları vakit kaybetmeden çok yönlü bir şekilde soruşturması şart.
Kayıtlar incelenmeli, bağlantılar araştırılmalı, varsa ihmal zinciri kırılmalıdır.
Çünkü artık mesele sadece bir bahçede çıkan yangın değil;
Mesele, Aksu’nun tam orta merkezinde dönen karanlık ihtimallerin aydınlatılmasıdır.
