Depremin sorumluları bulundu çok şükür…

Müteahhitler…

Herkes kendini akladı, çekildi kenara, suçlu müteahhitler doğru cezaevine…

Bu mevzu da burada çözüldü…

İşimize bakalım o zaman!

Derken!

Bu insanlar konuşmayacak mı?

Bu işin yargı süreci başlayacak mı?

Çıkarılacaklar hâkim karşısına.

Hâkim soracak? Bu binaların projelerini onaylayan kim?

Denetimleri kim yaptı?

Takibi yapıldı mı?

Bu adamlar ne cevap verecek!

Korkarım o çok sevdikleri parayla susturulmazlar…

Alkışlarla açılışı yapılan yerler, yöneticiler tarafından altı üstü araştırılıyor mu? İmar affı verilirken önü arkası düşünülüyor mu? Tarım arazileri yerleşim alanlarına dönüşürken yer kabuğunun bilimsel çalışmaları yapılıyor mu?

Sorular? Sorular? Sorular?

Allah aşkına ülkemizde müteahhitlik yapan insanlara bir bakın!

Mezuniyet dersen belki ilkokul, altlarında son model arabalar, kollarında ve boyunlarında altın zincirler, prezantabl sekreterler, uzay üssü ofisler!

Diğer yanda okumuş mühendisler; işsiz, beş parasız geziyor. Niye? Düzen onlara işliyor çünkü…

Genellemek istemiyorum ama ortada gezenler bunlar. İşini düzgün yapan, efendi ve okumuş müteahhitleri tenzih ediyorum. Onların çalışmaları dimdik ayakta şükür. Kendileri gibi binaları da düzgün. Deprem sonrası gördük.

Küçük bir şey paylaşmak istiyorum: Futbolcu bir beyefendiyle yıllar önce bir aile ortamında sohbetimiz olmuştu. Beyefendi futboldan emekli olduktan sonra Konyaaltı civarında müteahhitlik yapmaya başlamış. 10- 15 katlı binalar yapmış. Kendisi 2 katlı binada oturuyor. Bu durumu aynen şu şekilde ifade etti: “Ben yüksek katlı binalar yaptım. Zemine ne kadar inmeye çalıştımsa su çıktı. Çaresiz olduğu kadar yaptım geçtim. Ama asla kendim orada oturmam. Çünkü biliyorum ki bugün değilse depremde orası çok dayanamayacağı için kendime bu evi yaptım.” Demişti. Bunu söylerken gayet onurlu bir iş yapmış gibi, kendisinin ve ailesinin paçasını kurtarmış olmanın gururunu yaşıyordu resmen.

Hadi buyrun bakalım! Etrafımızda o kadar çok örnekler var ki buna benzer say say bitmez… Hepimiz her gün karşılaşıyoruz.

Bu kadar mı ilimden, fenden, bilimden, matematikten uzak; cahil, kaderci, takdirci ve sadece parayla her şeyin satın alınabileceği düşüncesine hakim bir millet olduk!

Ne zaman oldu? Nasıl bu hale geldik?

40 liralık yeri, milyonlara çıkararak sattık diye gururlanıyorlar. Gerisi yok… Gerisi boş…

Bu deprem için kurtuluş mücadelesi deniliyor. Kurtuluş mücadelesi düşmana karşı verilir. Kurtuluş mücadelesini bu halk ve atalarımız yüz yıl önce zaten verdi. O bedeller ödendi. Şimdi bizim bilime sarılmış, kurumların başında uzman ve ehil kişilerin çalıştığı, liyakat ve adaletin herkese eşit işlediği gelişmiş ülke olma zamanımızdı.

Deprem, Allah’ın takdiri değil… Bence Allah’ı bu işe karıştırmayalım. Allah’ın bizimle alıp veremediği mi var? Lütfen!  Bari yaratıcıyı incitmeyelim. Cehaletimizin sonucu… Kabul edelim artık. En azından bu erdemi gösterebilelim. Ona göre yolumuzu düzenleyelim! 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.