Bu hafta rotamızı Aksu’nun bağrında yer alan ama sadece kendine özgü Perge Antik Kenti’ne çevirdik.

Perge şehrini o bölgede doğup, büyüyen ve kazılarda çalışan birinden dinleyelim istedik. Musa Burunsuz beyfendiyle bir günümüzü Perge Antik Kentinde geçirdik. Daha önce defalarca gezmemize ve haber yapmamıza rağmen, Perge’nin bilmediğim yerlerini ve yaşam şeklini bilen biriyle tamamlamaya çalıştım.

Perge Antik Kenti’nin; Tunç çağı dönemine dayanan kuruluş hikâyesi, Hitit İmparatorluğunda önemli yeri olması, Büyük İskender’in şehre gelişi ve son olarak ta Roma İmparatorluğu himayesinde uzun yıllar kalması. Günümüze gelene kadar geçirdiği aşamalar bile uzun soluklu bir hikâye.

Perge Antik Kenti içinde şehre ait her yeri burada doğmuş büyümüş ve 50 yılını geçirmiş Musa Bey’in anlattıklarını sizlere aktarmak istedim.

Sütunlu caddeden başladık gezmeye, kaldırımın tamamen mozaikle kaplı olduğunu söyleyerek, araç yolunun moloz taşlarıyla kaplı ayrıntısını dile getirdi. Yani o üzerinde yürürken minik taşlardan fark etmediğimiz, mozaiklerin üzerinde yürüdüğümü ilk defa öğrendim. Kaldırım olarak kullanılan yol tamamen Aksu’ya kadar mozaik olduğunu Musa Bey’den öğrendim.

Ticaretin yapıldığı ve dükkânların olduğu Agora’da ortada bulunan bir bölümün ‘esir pazarı’ olduğunu dile getirdi. Bu alanda denizden gelen esirler, ihtiyacı olan zenginlere satılıyormuş. Bununla birlikte ticari ihalelerin yapıldığı yer olarak ta kullanılıyormuş.

Musa Burunsuz bu kadar bilgiye nereden sahip diye soracak olursanız, kendisi burada kazılar devam ederken kazı başkanları ve arkeologlarla birlikte mesai yapmış.

Kentin sol tarafında ilerlerken Sütunlu Cadde üzerinde su kuyusu dikkatimizi çekti. Musa Bey eliyle bırakmış gibi üzerinde ki kapağı kaldırarak, bunun bir su kuyusu olduğunu gösterdi. Bunca yıl Perge’ yi defalarca gezen biri olarak orada bir su kuyusu olduğuna hiç rastlamadım. Eminim çoğunuz benim gibi denk gelmemişsinizdir. Gerçi Perge’ye adım atar atmaz o büyülü havasıyla karşılaşınca ayrıntıları görme şansı çok azalıyor diye düşünüyorum. Neyse dönelim su kuyusuna. Su kuyusu hakkında konuşan Musa Burunsuz, “ Bu kuyular dolma kuyu. Yağmur yağınca su doluyor içi, tabandan su geri dışarı çıkmıyor. İçme suyu olarak tepenin üzerinde bu kuyulardan 20 tanenin üzerinde var diye biliyorum. Burada sadece bir tane var ve hala içi su dolu” dedi.

Perge’de her yer mühendislik bilimi çalışmasıyla yapılmış. Şu ana kadar tanık olduklarım bu yönde. Mühendislik ve mimari birleşince ortaya bu muhteşem şehir çıkmış. Şehrin ortasından geçen su kanalını bakın Musa Burunsuz nasıl anlatıyor; “Şehrin ortasından geçen su kanalında su havuza dolarak taşıyor. Sonrasında su havuzda yavaşladığı için arıtma görevi görüyor. O zamanlar arıtma sisteminin bu kadar muazzam bir şekilde yapıldığını öğrenmiş olduk. Havuzda bekleme yapan su arıtmadan temizleniyor ve altında bulunan deliklerden alttaki kanala taşınıyor su. Temiz su üstte kalırken, arıtılan suyun atıkları alttaki sistemden kanalizasyona gidiyor. Kanalizasyon sistemi binlerce yıl önce Perge Antik Kentinde yapılmış” şeklinde konuştu.

Perge’nin en sonuna geldiğimizde şehre doğru bakarken, burada ki mimarinin aynısının Antalya merkezde olduğunu görebilirsiniz diyor Musa Burunsuz, “ Doğu garajından saat kulesine, saat kulesinden Atatürk caddesine doğru inilen cadde şeklini burada ki plandan almıştır” diye sözlerine ekliyor.

Şehrin yeni açılan kısmının heykel traş okulu olduğunu ifade eden Musa Burunsuz, “ Antalya müzesinde sergilenen heykellerin tamamının burada yapılan heykeller, zamanında burada yapılan heykeller yarışmalara katılmış ve dünyanın bir numarası olmuş” dedi.

Perge’nin en sonunda havuzların geldiği yerin üzerinde su tanrıçasını görüyorsunuz. Şehre gelen ve oradan dağılan su kanalları muazzam bir mimariyle işlenmiş.

Perge antik tiyatrosunu ve arenasını da adım adım gezdik. Arenaya girerken bilet gişeleri, giriş yerleri orada yapılan at, araba yarışları, olimpiyatlar her şekliyle sanki binlerce yıl öncesine geri döndük.

Perge Antik tiyatro uzun yıllar kapalı kalmasına rağmen, ziyaretçilere açık olması büyük şans. Tiyatroyu daha önce görmediyseniz, hemen gidin derim. Tiyatronun akustik sistemi, sahnenin üzerine işlenmiş o dönemin kralına ait; kız isteme, evlenme, çocuğunun dünyaya gelmesi, vaftiz edilmesi merasimlerini taşların üzerindeki kabartmaları incelediğiniz de çok rahat bir şekilde göreceksiniz.

Perge’nin bilinmeyen taraflarını dilimizin döndüğünce sayfamıza taşımaya çalıştım. Büyülü şehir Perge, tekrar tekrar gezip yeniden keşfetmek gerekiyor seni. Perge’nin kızı Plancia Magna’nın izinden giderek, yol almak gerekiyor belki de. Ne kadar güzel, ne kadar özelsin. Başka bilinmeyen yönlerini öğrenmek için tekrar tekrar geleceğim.

Eşlik eden tek tek anlatan Musa Burunsuz Beyefendiye de teşekkür ediyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.