Güney Haberci - Antalya'nın Bir Numaralı Haber Portalı
2016-04-04 15:52:46

UHUVVET RİSALESİ’NDEN MÜTALAA

Kazım ÖZ

04 Nisan 2016, 15:52

Esselemun aleyküm değerli kardeşlerim. Bugünkü yazımızda uhuvvet risalesinden biraz mütalaa edelim
inşallah.

Yirmi İkinci Mektup

Şu Mektup iki mebhastır. Birinci Mebhas, ehl-i
imanıuhuvvete ve muhabbete davet eder.

Birinci Mebhas
MÜ’MİNLERDE nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet
verentarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve
hikmetçe ve insaniyet-i kübrâolan İslâmiyetçe ve
hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı
mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür
ve hayat-ı beşeriyeiçin zehirdir. Şu hakikatin gayet
çok vücuhundan altı vechini beyan ederiz.

BİRİNCİ VECİH
Hakikat nazarında zulümdür. Ey mü’mine kin ve
adâvet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide
veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz
mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi
ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini
bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede
bağıracaksın. Hattâ birtekmâsum, dokuz câni
olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.
Aynen öyle de, sen, bir hane-i Rabbâniye ve bir
sefine-i İlâhiye olan bir mü’minin vücudunda, iman ve
İslâmiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi
sıfat-ı mâsume varken, sana muzır olan ve hoşuna
gitmeyen bir câni sıfatı yüzünden ona kin ve adâvet
bağlamakla o hane-i mâneviye-i vücudun mânen
gark ve ihrakına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya
arzu etmen, onun gibi şenî ve gaddar bir zulümdür.

İKİNCİ VECİH

Hem hikmet nazarında dahi zulümdür. Zira
malûmdur ki, adâvet vemuhabbet, nur ve zulmet gibi
zıttırlar. İkisi, mânâ-yı hakikîsinde olarak beraber
cem’ olamazlar.

Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine
göre bir kalbde hakikîbulunsa, o vakit adâvet mecazî
olur, acımak suretine inkılâp eder. Evet, mü’min, kardeşini
sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız
acır.Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.
Onun için, nass-ı hadîsle, “Üç günden fazla mü’min
mü’mine küsüp kat-ı mükâlemeetmeyecek.” 1
Eğer esbab-ı adâvet galebe çalıp, adâvet, hakikatiyle
bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecazî
olur, tasannu ve temelluk suretine girer.

Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü’min kardeşine
kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü, nasıl ki sen
âdi, küçük taşları Kâbeden daha ehemmiyetli ve
Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık
edersin. Aynen öyle de, Kâbe hürmetinde olan
iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi
çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği
halde, mü’mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi
taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı iman ve
İslâmiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık
ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa
anlarsın.Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu
ister. Ve vahdet-i itikaddahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza
eder. Evet, inkâr edemezsin ki, sen bir adamla
beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostâne
birrabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında
beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka
telâkki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla,
uhuvvetkârâne bir münasebethissedersin.

Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği
ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları
ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri
var.

Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir,
Mâbudunuz bir,Râzıkınız bir bir, bir, bine kadar bir, bir.
Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir, bir,
yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir,
memleketiniz bir, ona kadar bir, bir.

Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı,
muhabbet veuhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve
küreleri birbirine bağlayacak mânevî zincirler bulundukları
halde, şikak ve nifâka, kin ve adâvete sebebiyet
veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız
şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakikî adâvet etmek
ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik
ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve
o münasebât-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve
i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse
anlarsın.

bir dahaki yazımızda kaldığımız yerden devam
edeceğiz inşallah.... 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.