Son asırda ülkemizde yaşanan depremlere bir göz atacak olursak bakın ortaya nasıl bir manzara çıkıyor;

1939 Erzincan depremi 6.8 can kaybı 32 bin 700,

1992 Erzurum depremi 6,7 can kaybı bin kişi,

1999 Gölcük ve Düzce depremi 7.4 can kaybı 18 bin,

2003 Bingöl depremi 6.4,

2020 Elazığ Depremi 6.7,

Kahramanmaraş ve 10 ili  ve 14 milyon insanı etkileyen büyük felaket; 7.7 ve 7.6 şiddetinde ki depremin  ardından şuan ki kayıtlar 30 bin üstünde…

Bu son deprem, ülkemizin gördüğü en büyük felaket. 10 ilde şehirler ve köyler yerle bir oldu. Binlerce insan yaşamını yitirdi, binlerce insan yaralandı. Binlerce hayvan göçük altında kaldı. Tarım arazileri şekil değiştirdi.

Yaşadığımız coğrafya “DEPREM BÖLGESİ”

Son yaşanan AFET bunu çok ciddiye alarak yaşamımıza devam etmeyi hatırlattı bize.

Deprem anında yapılması gerekenleri yeniden güncelledi uzmanlar:

-Yaşam üçgeni oluştur

- Mutlaka her odada kanepe ve yatakların baş ucuna bir pet şişe su bırak

-Deprem anında yatak veya kanepelerin yanına cenin pozisyonu al

-Mutlaka deprem çantan hazır olsun

- Boynunda düdükle uyu

Tabi en önemlisi yaşadığın binayı depreme dayanıklı mı? Değil mi? kontrolünü yaptır.

Yukarda sayılanları yaparız ama yaşadığımız bina depreme dayanıklı değilse ne yapacağız?

Bina içerisinde asansörlerimize kırmızı etiket yapıştırıldığı halde ya ya görmezden geliyoruz yada görsek de bana bir şey olmaz diye kullanmaya devam eden bir milletiz…

Binaların depreme dayanıklılığına verilen olumsuz raporlar doğrultusunda ne yapacağız? Soruyorum hepimize…

12 sene önce yaptığımız bir TV programına katılan konunun uzmanına; Antalya’da ki binaların sağlamlığı, depreme dayanıklılığını sormuştuk. Kendisi mahalle isimleri vererek şunları söylemişti. Memurevleri, Güllük, Işıklar, Şarampol, Dokuma ve daha bir çok mahallede ki evlerin canlı mezarlar olduğunu ifade etmişti. Şimdi bakıyorum bu kocaman zamanda ne değişti. Açıkçası hepsi yerli yerinde duruyor. Bir darbede yerle bir olacak belki de. Yeniden yapılanma var mı buralarda? Gören var mı? Evet, birkaç bina yenileniyor ama tek tük… Yenilenen binalar ne kadar sağlıklı tartışılır.

Yine yaptığımız bir başka programda müteahhitler derneğiyle görüşmüştük. İnşaat ustalarının anlattıkları karşısında büyük şaşkınlıklar yaşamıştık. İnşaat ustası şunları söylemişti. “İsmini vermek istemiyorum bir mahallede yapılan yapılarda, son katlara gelindiğinde demir ve çimentomuz azaldı ve müteahhit bizden elinizde ne varsa kullanın bitirin inşaatı dedi.”

Daha ne hikayeler; yazsam kitap olur derler ya! Evet öyle maalesef…

Evet, yine deprem, yine kenetlenen millet…

Yöneticilerimiz arsa değeri yerine yapı değerinin derdine düşse bu felaketler yaşanmaz diye düşünüyorum. Bu kadar can kaybı, her canın vebali üzerlerine kalmaz diye düşünüyorum. Bakın bir yıllık binalar, on yıllık binalar tuzla buz oldu. Oysa denetleme 2020 yılında başladı ülkemiz de…

Hani nerede?

Tamam depremin şiddeti çok büyük, yer kabuğuna çok yakın, bunları bahane olarak sunamayız. Devir bilim ve teknoloji devri, fay hattının geçtiği yerler de belli. O zaman buralara verilen ruhsatlar, imar izinleri?

Tepeden tırnağa her kurum ve her müteahhit sorgulanmalı diye düşünüyorum.

Tamam müteahhit suçlu ama o bina yerin altında yapılmıyor, herkesin gözü önünde yapılıyor. Denetimler neden inşaat halindeyken yapılmadı?

Çünkü, kimse masasının başından kalkmak istemiyor.

Gizleseniz de saklasanız da evrakları yaksanız da her şey gün yüzü gibi ortada. Kaybedilen her canın vebali boynunuzda olsun. Diyecek bir şeyimiz yok!

Yaşamını yitiren her bir cana Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.