14 Nisan tarihine kadar domates ihracatına getirilen yasak üreticilerin canını epeyce sıktı. Tepki olarak gerek sosyal medyadan gerekse basına yansıyabildiği kadar seslerini duyurmaya çalıştılar. Haklı eylemlerine devam ediyorlar.

Bizde üretici olarak bu yasağı haklı ve yerinde bulmuyoruz. Yaklaşık bir senedir üretim işine bizzat girmiş ve olanı biteni yaşamış görmüş biri olarak tam da üreticinin cebinin para göreceği zamanda ihracat yasağının yaşanması son derece üzücü bir durum.

Bölgede gazetecilik yapıyoruz uzun zamandır. Üreticinin sesini elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince duyurmaya çalışıyoruz. Neredeyse her gün onlarla birlikteyiz. Fidenin seraya dikiminden hasatlarına kadar, artan maliyetlerden elde edilen ve satılan ürünlere kadar yakından takip ediyoruz. Üreticiyi daha iyi anlamak adına kalktık, bütçe ayırdık ve üreticilik yaptık. Her ne kadar Tülay Hocam bu konuda bizi eleştiri yağmuruna tutsa da doğru bir iş yaptığımızı düşünüyoruz. Çünkü üreticinin halini çok yakından anlamış, yaşamış ve görmüş olduk. Tamda bunun için bu günlerde onları anlamak için üreticilik yaptık diyebiliriz. Yoksa yüzeysel bilgilerle ihracat yasağı gelmiş 14 Nisan’da kalkacak der geçerdik.

Üretici gazeteci olunca iş değişiyor. Bakın o ürünler sofraya gelene kadar hangi aşamalardan geçiyor. Üretici olanlara değil bu yazdıklarım, onların işi zaten bu.

Fiyatlar uçtu gitti diyenlere!

Toprağını ekime hazırla. Yazın ilaçlamanı yap. Bir süre nadasta bırak toprak kendini yenilesin. Sonra ekibini kur fidelerini ek. Ne ektiysen artık. Bir haftaya kadar ipini bağlat, gübresini ilacını, suyunu ver. Eğer fide virüslüyle vay haline. Bizim başımıza geldi. Bir aya sökersin artık kaç dönüm ektiysen. Bunların hepsi üreticinin cebinden çıkıyor. Fidelerimiz büyüdü hadi bakalım ekip gelsin dolamasını yapsın, ilk çiçekler kırılsın, bu arada gübre, ilaç yada biyolojik mücadeleye devam ediliyor. Gıdasını vermezsen ürünün bitti demektir. 90 gün ekiple her hafta seradasın. Şansın varsa ilk hasadı yaparsın. Tabi bu arada yağmur, dolu, fırtına vurmadıysa. Gübre, ilaç, budama ve bakım durdu mu? Tabi ki hayır her şeye devam. Eğer ürettiğin ürün o sene ihracatta talep görüyorsa şanslısın, değilse iç piyasa da halin ortada. Bunun don nöbeti var, rüzgarla gelen haşeresi, sineği, poleni var. Gözün gibi baktığın ürünü tam masrafları düştün, Mart ayından sonra ki hasatlar senin kazancın derken, hadi bakalım geldi mi yasak! Geçmiş olsun!

Sofraya gelen nimete üreticiyle birlikte tüketiciler de sahip çıkabilmeli. Tarımda sürdürülebilirlik ancak iki tarafın mücadelesiyle olur diye düşünüyorum. Bir taraf ekmezse, o zahmetleri çekmezse, diğer taraf gıda olarak beslenmesine ekleyemez. Üreticinin kaybettiği yerde ekonomi nasıl yol alabilir? Ekonomistlerin kazan kazan politikası tam da burada devreye giriyor. Üretici bu sene kazandığını sağa sola dağıtmıyor. Bu sene kazandığını yeniden üretime yatırıyor. Üretim için serasını yeniliyor, toprağını yeniliyor, daha gelişmiş tarım aletleri alıyor. Yani kazandığıyla yeniden tarımın her sektörünü kazandırıyor. En önemli amacı ise daha kaliteli ve daha sağlıklı ürünü tüketiciye ulaştırabilmek.  

Daha ne yapsın! Gerçekten ülke olarak o kadar derdimiz varken bu yasak oldu mu şimdi?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.