Sultan Abdülhamit Han döneminde Aksu ilçesi İhsaniye köyüne yerleştirilen Giritliler, bu mahallede kendilerine özgü kültürlerini yüzyılı aşkın süredir yaşatıyorlar.

Bu hafta içimizden biri sayfamıza, İhsaniye mahallesinde yaşayan 96 yaşında ki en yaşlı Giritli Zehra Akşen’i konuk ettik.
 

Zamanında dedesi ve 30 Giritli ailenin yerleştiği mahalle burası. Tamamen kendi dillerini konuşmuş, kendi kültürlerini yaşamış ve kendine özgü yemekleri yapmışlar. Uzun zaman İhsaniye köyüne tek bir yerli ( onların tabiriyle bölge de yaşayanlar) yerleşmemiş. Öyle ki, o zamanlar buraya yerleşen Giritlilere, yarı gâvur denilmiş. Aslında tamamen Türk ve Müslüman olan bu halk, kendini ifade etmekte güçlük çekmiş. Birbirlerine gidip gelme yada kız alıp verme bile yasakmış. Yerliler, Giritlilerin içine girmezmiş. Murtuna- Yurtpınar tarafından bir tane hayvan bu tarafa kaçsa, Giritliler onu vururmuş. İhsaniye’den diğer tarafa kaçsa, onlar vururmuş. Birbirlerine bunun hesabını sormazlarmış. Yıllarca Giritli- Yerli davası sürmüş durmuş.

Zehra teyzemizin dedesi buraya gemilerle ve büyük zorluklar içerisinde gelmiş. Bu köyde Giritlilere sadece etrafı dört duvarla çevrili içerisi ot, çalı dolu bir göz oda, bir de her aileye ekip biçecekleri biraz arazi tahsis etmişler. O dönem geçim kaynakları, ekin olarak sadece buğday, nohut ve hayvancılık varmış.

İhsaniye köyüne yerleştirilen Giritlilerin, sıla hasreti ve arkada bıraktıkları evleri, yaşamları ve bir gün dönecek ümitleri hiç bitmemiş.

Dedesi Girit’ten İhsaniye köyüne yerleşen Zehra teyzemiz gözünü burada açmış. 3 erkek 3 kız ailenin ferdi.6 kardeşinin ikisi genç yaşta vefat etmiş. Sonra diğerleri hayata birer birer veda etmişler. - Tek başına kaldım, diyor. Gözleri katarakt ’tan görmese de, o günleri yüreğiyle anlattı. “Çocukluğumuz rezillikle geçti. Yokluk ve zorluk hepsini yaşadık, diye başladı.

“15 yaşında evlendim”

Zehra teyzemiz, henüz 15 yaşında neredeyse çocuk yaşta evlenmiş. Çocukluğuna dair sorular sorduğumda sadece boncuk oyunu ve kiremit oyunu oynadığını hatırlıyor. Zor bir çocukluk yaşadığını dile getiriyor. Çocukluk anılarına çok girmeden lafı evliliğine getirdik bizde.15 yaşındayken, 20 yaşında ki Zeki Akşen’e gönlünü kaptırmış. Nasıl evlendiniz düğününüz nasıl oldu diye sorduk –‘Biz düğünü ikimiz yaptık, sen beni aldın, beni seni aldım’ dedik evlendik, diyor ve gülüyor. Kızları lafa giriyor. - Pencereden kaçtım desene anne, diyorlar :) “Evlendikten sonra bir ay sonra kocam askere gitti. 4 yıl askerlik yaptı. Asker yolu gözledim. İlk çocuğum eşim askerden geldikten sonra, 20 yaşındaydım dünyaya geldi. Kocam, çiftçilik yapıyordu. 6 çocuğumuz dünyaya geldi. İlk çocuğum dört aylıkken vefat etti. 5 kızım hayatta.”

“Bu köyde sadece Giritlice konuşuluyordu”

Hala çok iyi Giritlice konuşan Zehra Teyze, köyde yaşayan Giritlilerle bir araya geldiğinde kendi dilini konuşuyor. “Köyde hepimiz Giritli olduğumuz için, Giritlice konuşuyorduk. Türkçeyi daha sonra öğrendik. Çocuklarımızı okula gönderdiğimizde öğretmen dedi ki - ‘Çocuklarınıza önce Türkçeyi öğretin, sonra okula gönderin’ dedi. Köyde hiç yerli yoktu. Yerliler sonradan yerleştiler. Yerli olmayınca Giritlice konuşuluyordu.”

Bu kadar Girit kültürünü yaşamış ve yaşatmış Giritlilerin yemek kültürüne değinmemek olmazdı. Bizde Zehra teyzemize Girit yemeklerini sorduk. Girit’in kendine özgü yemekleri oldukça fazla. Tamamen otlardan yapılan yemekler sağlıklı yaşamlarının da sırrı olmalı. Zehra teyze yemek isimlerini bize sıraladı, “Vuruves ( turp otu) bakla, enginar, asgoliprus (şevketi bostan) malatura, avronis (tarla kenarlarında sarmaşık bir bitki), babata tatlısı, ekşi mayalı ekmeklerimiz, zeytinli ekmeğimiz. Nohutlu ekmek, Giritli simitleri ve Gastra ekmek. Girit’ten gelirken doğal enginar tohumunu çuvala koymuş getirmiş atalarımız. Onu buraya ektik, yıllardır doğal enginar tüketiriz.”


Zehra teyzemizin bir kızı Giritliyle evlenmiş. En çok o damadımı severdim diyor. 4 kızı yerliyle evli ve damatlarını çok seviyor. Girit’e gitmeyi ve oraları görmeyi çok istemiş. Ama hiçbir zaman gidememiş. Eşi Girit usulü giyinirmiş Zehra teyzenin. Düğmeli pantolonlar, körüklü çizmeler, kasketler. “Giritliler birbirine saygılı ve tutkuludurlar” diyor.


Geçmiş yaşamın zorluklarından da bahseden Zehra teyzemiz, “ Evlerde su yok. Sabahtan akşama kadar tarla da çalışırdık. Akşam eve gelince çocuklar, yemek, sutaşıma hepsi bize bakardı. Çocuklar büyüdü onlar çalışınca biraz rahatladım. Evlenince evimiz yoktu. Bir göz odada kaldık. Kayınvalidem yemeğe soğan koyduğu için ben yemiyordum. Yemin etti bir daha yemek yapmayacağım diye. İşten geliyordum yemeği ben yapıyordum. Ekmeği fırında yapıyorduk. Eskiden her evde bir fırın vardı. Orada pişiriyorduk. Eski yaşam da bolluk vardı. Her şeyimizi kendimiz ekiyorduk. Tamamen doğal besleniyorduk. Sağlığımı bunlara borçluyum. Hastalık nedir bilmezdik. Tereyağı kendimiz çıkarıyorduk, peynir, zeytinyağını hepsini kendimiz yapıyorduk.”


Giritlilerin uzun yaşam sırrı: Doğal beslenmeleri, gıdalarına dikkat etmeleri, genellikle otları tercih etmeleri ve zeytinyağını ihmal etmediği için sağlıklı ve uzun yaşıyorlarmış.


Sohbetimizin sonunda artık Giritli- Yerli ayrımının kalmadığını dile getiren Zehra teyzemiz şunları söylüyor. “İhsaniye köyüne yerlilerin yerleşmesine babam öncülük yaptı. Babam kendine ait arazileri yerlilere yerleşmeleri için dağıttı. Zamanında Giritlilerle, yerliler bir birlerini sevmezken sonra bir arada yaşamayı öğrendiler.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.