Pandemi Dönemini sadece matematiksel hesaplamalardan oluşan ölüm bilançoları ile açıklamak bu sürece biraz haksızlık etmemize sebep olabilir. Bu dönemin içerisine okula gidemediği için arkadaşını kaybettiğini düşünen bir çocuğu, son dakika haberlerine fazla maruz kalmadan kaynaklı dünyayı güvensiz algılayan ergenlik dönemindeki bir genci, sorumluluğun bir hedef tahtası gibi cesur olmayı öğrettiği yetişkini ve 65 yaş ve üzerindeki büyüklerimizin aynı yaş aralığındaki arkadaşlarının ya da yakınlarının ölümüne şahit oluşlarını da yerleştirebilmeliyiz. Peki bu örneklerin ortak teması nedir? Denge Arayışı...

Yaşamın her bedende akış hızı aynı olmasa da insanlar dengeli bir hayatı düşünme ihtiyacı hissederler. Bu denge arayışını gün içerisinde evimizde bir odadan diğerine geçmede fark edebileceğimiz gibi TV de izlediğimiz bir filmden sıkılıp başka kanala geçmek için kumandaya uzanma esnasında da yaşayabiliriz. Günlük hayatımızda bu türde başrolünde kendimiz olan bu değişimleri normalleştirebildiğimiz için oluşan duygu değişimi bizleri krizsel bir denge arayışına sürüklemez. Normalleştirmekte henüz sürecin başında olduğumuz, Covid19 salgınını düşündüğümüzde ise insanlık tarihinin önemli krizlerinden biri olduğunu algıladığımız bir gerçek...Diğer bir gerçek ise insanın tehlikeli, belirsiz veya zor olarak algıladığı olaylara karşı doğası gereği otomatik tepkiler vermesi... Bundan kaynaklı beynimizin kriz olarak algıladığı her olaya karşı duygularımız acil önlem almak ve motive etmek için beklerler. Krizi vücudun kalbi haline getirerek..

Bu durumu iki şekilde değerlendirebiliriz. Bunlardan birincisi Coronavirüse yakalanmaya yönelik korkularımız, sağlığımıza yönelik önlemler almamızı artırmaya yardımcı olabilir. Burada zihinsel gücümüzü düşünme becerilerimizi yönlendirme amacıyla teste tabi tutma ile başlanılabilir. Böyle bir test biyolojik sistemimizin direncini yükselten eylemlere (Spor, dengeli beslenme gibi) daha hızlı geçişimizi kolaylaştırabilir. Bununla birlikte denge arayışı sürecinde beynimizi aktif tutmak hayatı daha fazla hissetmemize de yardımcı olabilir. Bu noktada zihinler çalıştıkça, yanında bekleyen duygularımızın davranışları yönlendirdiği söylenebilir. Bu sistem kişide yeni deneyimlerin de kapısını aralayabilmektedir.1665'te veba salgınında Newton evinde kaldığı günlerde "Yerçekimi Teorisi"ni geliştirmesi aktive beynin güzel bir örneği olsa gerek…

İkinci durum da, korku ile mücadele eden kişi bu duyguyu ‘’İstenmeyen’’ olarak algıladığı sürece kendisine daha fazla odaklanmasına ve korkuyu daha fazla hissetmesine de sebep olabilir. Burada kendimizde giderek artan korkuyu bir barajın arkasındaki sulara benzetebiliriz. Barajın suyun önünde set olması gibi kişi kokularına engel olmaya çalıştıkça korkunun aslında giderek yükselmesini ve akmaya devam eden bir hastalık olduğuna inanmasını pekiştirmektedir. Korkma duygumuzu bu noktada ‘’kötü’’ olarak etiketlemeden önce bu duygumuzun altında yatan temel ihtiyaçlarımızı gidermeye teşvik etmede kendimize yönelmekte fayda var. Düşüncelerimizden ifademize giden güzergahta kendimize yönlendireceğimiz ilk soru ‘’Şu ana kadar ki hayatımda kaç defa yaşadığım duygunun kalıcı olarak sürdüğünü gördüm?

PEKİ SONRASI

· Ben şuan hissettiğim bu duygumla ne yapıyorum?

· Hayatımda bu duyguyu yanımda taşırken gerçekçi olmayan beklentilere mi giriyorum ya da çevreme ve kendime karşı aşırı talepkar davranışlar mı sergiliyorum?

· Bu duygumu abartıyor ya da bastırıyor muyum?

· Bu duyguyu yalnızca Ben mi hissediyorum?

· Bu duygu beni hayatımda işlevi olmayan davranışlara yönlendiriyor mu?

Duygularımız nefes alıp vermek gibi doldukça boşalan, boşaldıkça dolan bir döngü..Olumlu veya olumsuz tüm duygularımızın hayatımızı sürdürme çabamızda bir rolünün olduğunu kendimize hatırlatmak ümidiyle.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.