Bebeklikte 0-6 ay sadistik dürtünün, saldırganlığın hâkim olduğu dönemdir. Hatta ilk saldırganlık anne karnında tekmelemeyle başlar. Doğum sonrası bebek bu saldırganlık duygusunu yıkıcı dürtü ile anne memesine yansıtır.

Karnı doymuş, okşanan bebek aşk duygusunu ortaya çıkarırken;  ihtiyacı olduğu anlarda annesi yanında olmayan, yeterince bakımı yapılmayan bebek nefret duyguları ortaya çıkarır. Bu aşk ve nefret imgesel düzeydedir. Bu sayede iyi olan aşk, bebek tarafından içe alınır, kötü olan nefret ise anneye yansıtılır. Yani ben anneme saldırıyorum, sürekli memesini ısırıyorum çünkü o bana zarar veriyor, bana iyi bakmıyor.

Bu yüzden Melain Klein diyor ki; başkaları hakkında ilk karşılaşmada olumsuz duygulara kapılanlar bebeklik döneminde iyi iç nesnelere sahip olamayanlardır. Bu ilk karşılaşmada tedirgin ise demek ki ilk nesne ilişkileri kurulurken daha çok nefret içselleştirilmiş. Özellikle 0-6 ayda dürtülerin, düşlemlerin, endişelerin ve buna yönelik defansların insanlarla, dış dünyayla kurulan ilişkileri belirleyen rolü vardır. Bebek için dış dünya tehlikelidir, zarar vericidir, doyum gerektirir ve onu bu dünyadan kurtaracak olan tek şey iyi nesnedir, onu ise sadece anne verebilir. Yetişkinlikte sergilenen tavırlar erken bebeklik döneminden gelir. Peki, annenin bu tavırlardaki rolü nedir? 

-Bebeği emzirirken aynı zamanda bilgisayar da bir şeyler yazan ya da misafir gelen karşı komşuyla konuşan anne, bebeğe kötü nesneyi verir. Anne, bebekle göz teması kurmalı, ona meme vermekten sıkılmadığının hissettirmeli ve ona güzel sözler söylemelidir.

-Acıkan bebek ağlamaya başlar. Uzun bir süre annesini yanında bulamayınca da onu kaybetme korkusunu yaşar. Ve bu bebek yetişkinlik dönemi ilişkilerinde de kaygılı olarak insanlara bağlanır ve birine tutunması zaman alır.

-Acıktığı için bebek ağlamaya başlayınca anne her defasında yanına gelip o an süt verirse, yetişkinlik döneminde bu bebek kendini aceleci hareketlerle sergiler ve istediği her şey anında olsun, o an gerçekleşsin ister.

-Yani bebek ağladığında anne hemen bebeğin yanına koşmalı, fakat ona hemen süt vermemeli. Önce onun yanında olduğunu ona hissettirmeli, onunla göz teması kurmalı, başını okşamalı ve bebeği çok kısa sürede sakinleştirip onu doyuma ulaştırmalıdır.

-Altıncı ayını bitiren bebek, sadistik dürtülerle hareket ettiğinin, annesini incittiğinin onu yorduğunun farkına varır ve annesinin onu terk edeceğinden korkar. Burada annenin bebeğe karşı olan davranışları çok önemlidir.

-Bebeğe maddi, manevi doyumu yaşatmayan anne, ona nefret duygusunu verir, sürekli onunla olan, işe gittiğinde bile sürekli kendisini düşündüğünü hissettiren anne ise şefkat duygusunu verir. Bu yüzden sevme şeklimiz, nefret etme şeklimizle, bağlantılıdır. Nasıl nefret ediyorsak, o şekilde severiz. Ve aslında bağların kurulmasını sevgiden çok nefret sağlar. Nefret edilen nesne ile çok sağlam bir bağ var demektir. Bağlanmayı sürdürdüğümüzü gösterir. Nefret bir tür ilişki kurma biçimidir.

-' Ben araştıramam, soramam, bir problemin içine giremem. Sadece taklit ederim en fazla bıraktığım yerden biraz daha devam edebilirim, o kadar.' Bunun ne kadar ciddi bir yükümlülük olduğu açıktır, özellikle ergenlik döneminde bu tarz konuşan birinin iyi nesnesi yok demektir.

-Bebeklikte iyi anne nesnesini sembolleştiremeyen erkek çocuk, ergenlikte anne imgesini kız arkadaş imgesine dönüştüremez. Hem âşık olup, hem âşık olduğundan gerçekte ayrı olduğunu, bir öteki olduğunu algılayamaz. Ruhsal ya da fiziksel bir birleşme sonrasında kendi safına geri çekilemez.

Bu kadar teknolojik bir çağda Türk çocukları neden duygularını ifade etmekte yetersiz kalıyor? Nesneleri sembolleştiremeyen çocuk, kendini iyi ifade edemeyecektir. Bunun için yapılması gereken en önemli ve ilk adım annenin bebekle olan meşguliyetidir. En nihayetinde insan, doğumdan itibaren anne memesi emdikten sonraki kavuştuğu huzur ve mutluluğu hayatı boyunca arayacak, o huzur için yaşayacaktır...
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.