Ülkemizde özellikle 80’lerden sonra performansa ve korkuya dayalı sistem çıktı. Önceden dayanışma olan iş yerlerinde şimdi ayak kaydırma ve öne geçme var. Çalışanların durumu ahlaki ve etik açıdan çok kötü.

İnsan, ötekiyle anlam kuran bir varlıktır. Ötekinde kendisini görmediği zaman hayatın anlamını kaybeder. Bu çerçeveden baktığımızda insan ötekiyle nasıl ilişki  kurar ? Ürettikleriyle ilişki kurar. Üretim, insan varlığı açısından çok kutsaldır. Eğer üretip, ürettikleriniz üzerinde kendinizi görmüyorsanız sonsuzluğa ulaşamazsınız. Ya da yapıp ettiklerinizi partnerinizin gözünde görmezseniz hayat anlamsızlaşır.

Takdirin ötesinde bir şey bu. Tıpkı bir bebeğin dünyaya geldiğinde annesinde kendisini görmesi gibi         ‘ben güzel miyim çirkin miyim’ ? Bunu bize annemiz gösterir.Bu yok sayılırsa ne olur ?

Yeni yürümeye başlayan küçük bir çocuk, daha ilk adımlarını atarken dönüp arkasına bakar. Anne ve babasının orda olduğuna emin olmak ister. Onu alkışlayan, takdir eden ve ‘ hadi bebeğim, çok iyisin, birkaç adım daha atabilirsin’ tarzında telkinleyen ebeveyni gören çocuk, adımlarına devam eder. Fakat bu adımı göremezse, yürümeyi bırakır. Bizler, ilk yürümeye başlarken övgüyle başladık. Ve hayatımızdaki her şeyde bu övgüyü gördükçe ilerleyebildik. Yaptığın şeyi karşıkinde görme ve onaylanma ile başarının artması, insanın özünde olan bir şey oldu.

Holyywood filmlerinden örnek vermek geldi içimden : Yetimhanedeki çocuklar ağlamazlar çünkü ağlamanın anlamsız olduğunu düşünürler. İnsan da böyle bir varlıktır. ’Benden çıkan şey ötekine dokunacak ve onda yansıyacak bir düzlem bulduktan sonra bana geri dönecek’. Bunu yaşamayan insan, varlığını hissedemez.

İnsanın ritmi budur. Bu çerçevede üretmeyen veya üretmesi engellenen insan anlamsızlığa düşer ve intiharla, ölümle ciddi bağlar kurar. Varlığını hissedemeyen insan, ölü insandır. Varlığını hissetmesi için bir şeyler üretmesi lazım. Dünyanın her yerinde böyledir. Üretmeyen insanın ruh sağlığı bozuktur.

Peki günümüzdeki çalışan insanlar üretiyor mu? HAYIR .Günümüzde şuanda sistem şöyle ; üretenlerin oluşturduğu değeri alan bir grup oluşturuldu. ’Yönetici’ insanlar bunlar. Ve bu grup çok mutsuz. Çünkü üretmeden alıyor, borsadan alıyor. İşte bu üretmeden alan ve çalışanlarını haftanın altı günü, 12 saat asgari ücretle çalıştıran grup; çalışanlarına iyi iş veriyolarlar fakat övgü vermiyorlar. Övgü alamayan insan, yaptığı işin farkında olmaz, benliğini hissedemez.

Çalışanını övmeyen patronlar, çalışanların emeklerini ölçmeye kalkarlar. Çünkü onlar için önemli olan şey eksiksiz çalışmaktır. Yapılan eksik görülür ve sebebi sorulur fakat yapılan iş görülmez. İşte o zaman barış bozulur. Çalışan işini eksik yapmaya devam eder. Daha ilk adım atarken ebeveyninin övgüsüyle yürümeye çalışarak yapısı oluşmuş insanoğlu, takdir edilmediği sürece eksik iş yapacaktır.

Depresyonun en önemli nedeni yoksulluk ve şiddettir. Türkiye’de depresyonda olan insan sayısı çoğaldı. Toplum, çıldırmak üzere. Nedeni ne ? İnsan ruhu da bedeni de sevmeye, takdire alışık. Onun haricinde bu ruh ve beden 12 saat çalışmaz. 12 saat çalışan beden enkaza döner. Korkunç bir şey bu. İnsanların verimli çalışmasının yolu ancak ve ancak iletişim bağlarının iyi olmasından geçer. İletişim bağı iyi olmayan işçiler, hiçbir zaman verimli çalışmayacaklar. Kendini değerli hissetmeyen işçiler, hiçbir zaman üretimi artıramayacaklar..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.