Yaş ilerledikçe, talipler çok olduğunda kişinin seçiciliği de keskinleşir ve ‘en iyisi’ fikri temel düşünce olmaya başlar. Ve bir noktaya gelindiğinde, mükemmeli ararken tüm iyileri kaydettiği için depresyona girer.

Bu yoğun ilgi ve talebe bağlı olarak kişide beklentiler artar, kendini farklı görmenin yanında üstün görme tutumu da ilişkilerine yansır. Ayrıca bir ilişkinin varlığında; seçeneklerin çokluğu düşüncesi kolayca rest çekme, bitirme, isteklerini dayatma gibi yıkıcı davranışlara dönüşecektir.

Sorun istediğiniz kişiyle karşılaşamamak ya da istediğiniz gibi bir kişinin olmaması değil. Sorun, yüksek standartlar şemasına sahip olmanızdır.

Yüksek standartlar şeması; kişinin ailesi tarafından yüceltilmesi, ‘Daha iyisine layıksın,’ telkinleri, maalesef bazen pohpohlamaları ve toplumun ne düşündüğünü aşırı önemseme gibi süreçlerden oluşur. Muhtemelen geldiği aile ve çevrede ‘biraz daha’ güzeldir, daha başarılıdır, narsistik bir anne veya baba tarafından uzantı olarak yüceltilmiş de olabilir.

Genelde ilerleyen yaşına rağmen tercih yapmakta zorlanan kişilerin kaygılarının                                                  ( mükemmelliyetçi,garantici, kendine güvenmeyen)  veya yüksek standartlarının olduğunu söyleyebiliriz.

Zihnimizdeki eş profili, çoğu zaman bize öğretilen ya da bizden beklenen profildir. Bu nedenle eş tanımı yaparken hangilerinin bizim beklentimiz, hangilerinin bizden beklenen olduğunu ayırt etmemiz gerekir. Yakışıklılık, çok para kazanma, ev-araba sahibi olma gibi kriterler sadece konfor ihtiyacını giderir. Oysa evlilik salt duyguyla olmayacağı gibi, salt maddesel yapı üzerine de kurulmamalıdır.

Peki insan neden ne istediğini bilmez ?

Neden sürekli bir arayışta ?

Neden bulduğunda da eksiklere takılıyor ?

İşte değişim bu soruların cevabında gizli..

Çünkü hangisinin kendisi için; hangisinin maskesi için, hangisinin de çevrenin beklentisi için olduğunu ayrıştıramaz.

Mükemmelliyetçi ve kaygıları olanların temel düşüncesi; en iyi ve en risksiz olanı bulmaktır.  Hata yapma korkusuna bağlı, risk almama davranışı vardır.

Olgun yaşa erişmiş bireylerde, ‘en iyisi’ kavramı farklıdır. Biri en yakışıklı-güzeli, en başarılısı, en zengini olarsk tanımlarken, diğeri en uyumlu, en risksiz, en güvenilir kriterlerini esas alır.

Kadınların 30 yaşına kadar yaşadıkları küçük depremler, 35’e kadar uyuyan bir volkan gibiyken, 35-45 yaş arası yoğun sarsıntılarla silkelenir.Ve 45 yaş yaklaşırken nur topu gibi bir sorun daha kapıdadır: ‘Anne olabilecek miyim?’

Eğer 45 yaşına kadar güvenilir bir ilişki oturtamadıysanız, anne olma düşüncesi sizi biraz zorlayacaktır. Size önerim; böyle bir beklentiniz varsa 40’lı yaşlara hazırlıklı girin… Zira o yaşlarda bazen hiç olmadığınız kadar depresif, bazen de hiç olmadığınız kadar cesur olacaksınız. Çözüm yolu mu  ?

  • Sadece doğru insanı bulmak önemli değil, önce evlilik için doğru insan olup olmadığımıza karar vermeliyiz.

  • Aradığımız profillere uygun olup olmadığımızı gözden geçirmeliyiz.

  • Bu yaşa kadar evlenmemize engel olan temel düşüncemizi fark etmeliyiz. Standartlarımız mı yüksek, kaygılı ve garantici miyiz ?

  • Rutine girmiş askıdaki ilişkileri kesip atmalıyız. Zihnimize yatsa veya uyum olsaydı o kadar beklemede kalmazdı.

  • ‘Nedenler değişmeden sonuçlar değişmez,’ ilkesini hatırlayıp, yeni insanlar tanımak için farklı ortamlara girmeliyiz.(Kurs, spor, kültürel faaliyet, dernekler vs.)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.