Geçen hafta MHP’nin eski İlçe Başkanı ve şimdinin Meclis üyesi Kemal Kara’nın bir açıklamasını hayretle okudum. 
Sayın Kara, Sercan Aytiş arkadaşımıza şu şekilde açıklamada bulunmuş. 
“Aksu Belediyesi’nin Şubat ayı Meclis oturumunda AK Parti grubuyla fikir ayrılığına düşmemizi normal karşılıyorum. Boztepe ve Cumhuriyet mahalleriyle ilgili MHP ve AK Parti grubunun 2 ayrı liste sunması gayet doğal. Bunu sorun olarak algılayanları, yarım akıllı olarak görüyorum. Yarım akıllarıyla bizim ittifakımıza nifak sokamazlar”
Sayın Kara, öncelikle şunu belirtmek isterim ki; kimsenin ittifaka nifak sokma düşüncesi yok. Ama görünen köyde kılavuz istemez. 
Siz 3 dönem MHP’de İlçe başkanı olarak görev yaptınız. İyi bilirsiniz ki görev yaptığınız süreç zarfında meclis oturumlarının öncesi, meclis üyelerinizle beraber grup toplantıları yapardınız ve doğal olarak bu grubun başkanı konumundaydınız.
Gündem maddelerini kendi aranız da tartışır, ortak bir karar verir ve bu karara da grup kararı derdiniz. 
Alınan bu kararların aynısı meclis oturumuna yansırdı. Bir üyenin bile farklı yönde oy kullanması grup kararının delinmesi anlamına gelirdi. Bu durum, nerede olursanız olun bir haber değeri vardır. Az buçuk siyasi bilgisi olan kişi, bu delinmeyi “Çatlak” olarak algılar. 
Gelelim ittifak meselesine; 
İttifak bilindiği gibi bir ortaklıktır. Sözcük anlamını açacak olursak, anlaşma ve oybirliği anlamına gelir.  Tanım bu kadar açık iken, Cumhuriyet ve Boztepe mahalleriyle ilgili ittifak ortağı iki partinin sunduğu listelerin ayrı ayrı isimlerden oluşmasının adı sizce ne olabilir? Açıklamanızda belirttiğiniz gibi, görüş ayrılığından öteye geçmez.  Bu durum ittifak tanımına ters düşmez mi?
Ayrıca demin de bahsettiğim gibi, her ne kadar iki ayrı grup olsanız da, ittifak ruhuna bağlı kalma adına her iki partinin grup sözcüsü, listeler hazırlanırken kaç kere bir araya gelip ortak uzlaşı adımı attı?
Her seferinde dile getiririm. Bizler hiçbir bilgiye balıklama atlamayız. Her bilgiyi enine boyun araştırır, çeşitli süzgeçlerden geçirir, ondan sonra doğruluğuna inandıysak, kamuoyuna servis yaparız. Bu haberde de aynısını yaptık. Köy kılavuz istememesine rağmen, gruplar arasında bir iletişimin olup olmadığını sorguladık. Ondan sonra kamuoyuna yansıyan havayı haber olarak yazdık. Kaldı ki, buradaki çatlağı, genel anlamda bir ittifak çatlağı olarak yorumlamadık. 
Açıklamanız da “Yeri geliyor baba ile oğul arasında da farklı görüş ayrılığı yaşanabiliyor. Adam hemen oğlunu evlatlıktan mı ret ediyor” diye belirtmişsiniz. 
Sayın başkan,  parti olarak ne siz bir babasınız, nede ortağınız bir baba. Veya tam tersi bir evlat. Sizler kamu adına adım atan toplumun sözcülerisiniz. Bu yüzden atacağınız her adımın, hareketin, söylemin bir karşılığı vardır. 
Her ortaklıkta ve ailede tatlı ve sert çekişmeler olur. Bu çekişmeler kamuoyuna yansımadığı süre içerisinde, bunlar o ortaklığın ve ailenin iç meselesidir. Ne zaman ki dışarıya yansıdıysa, herkes o yapıda bir sorunun olduğunu ifade eder. Kaldı ki sizler ülke kamuoyuna yansımış bir ittifaksınız. O yüzden bu farklı görüşlerin çıkması, her ne kadar inkar etseniz de, bunun adı, ÇATLAK ’tır.
 Bu arada bu kadar net söylemlere itirazınız varsa, o halde İlçe Başkanınıza sorun, neden sizin açıklamanızın ardından sosyal medyada şu şekilde açıklama yaptı? 
“Aksu’da Milliyetçi Hareket Partisi adına yapılan her türlü basın açıklaması partinin görevlendirdiği grup sözcüsü veya ilçe başkanı tarafından yapılır. Diğer basına yapılan açıklamalar kişisel fikir ve düşünceleri yansıtır.”
Bu paylaşımdan da anlaşıldığı gibi, İlçe başkanınız bile sizin yaptığınız açıklamayı benimsememiş. Yani yaptığınız açıklamayı, mensubu olduğunuz partiyi ilgilendirmediğini ifade ediyor. Başka bir değişle, bu açıklamanın, parti adına yük hükmünde olduğuna dikkat çekiyor. 


 KÜÇÜK ÇOŞKUN’DAN HADDİNİ AŞAN BİR TELEFON


Geçen hafta kaleme aldığım, “ Kıyak kadro ve pazarlık iddiası” başlıklı bir köşe yazım bir yandan kamuoyunda oldukça yankı bulurken, öte yandan da birilerin de rahatsızlık uyandırmasına neden oldu. 
Konuya geçmeden önce, geçen haftaki köşe yazsıyla ilgili hatırlatma yapmakta yarar var. 
Yazıda Aksu Belediyesi’nin Şubat ayı meclisinde ele alınarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen ve komisyon raporu doğrultusunda Mart ayında tekrar meclis gündemine alınacak, bazı kadro değişikliği ve bu değişiklikten doğacak yeni kadrolara, belediye bünyesinde sözleşmeli veya belediye şirketinde çalışan bazı kişilerin yerleştirilmesinin yanı sıra, yine belediye bünyesinde açılacak olan kreşe eğitmen kadrosunda bazı kişilerin yerleştirilmesiyle ilgili, parti grup sözcülerinin açıklamaları ile kulislerde konuşulan pazarlık iddialarını ifade etmiştim.   
Ayrıca bu iddialar doğrultusunda belediye kulislerinde konuşulan bazı isimlerin olduğunu ifade etmiştim. Konuşulan bu isimlerden birinin de Aksu Belediye Başkan Yardımcısı Hakkı Coşkun’un oğlu olduğunu dile getirmiştim. 
İşte bu yazının yayınladığı gün olan, geçtiğimiz Pazartesi günü, oğul Coşkun gazete ofisimizi aradı ve benimle görüşmek istediğini mesai arkadaşımıza iletti. Önemli bir görüşmede olmama rağmen kendisiyle görüştüm. 
Alo dememle beraber, “Kıyak kadro diye bir yazı yazmışsın. Neye dayanarak böyle bir şeyi yazıyorsun. Yanlış yazmışsın” şeklinde sitemde bulundu. 
Bende, “O halde doğrusunu söyleyin, onu yazalım”  dedim. 
Ama bu söylem karşısında küçük Coşkun haddini aşan tehditkar bir çıkış sergiledi. 
“Ben sözleşmeli personel değilim” ile başlayan söylem,  “Benim nasıl işe girdiğimi biliyor musun? Canımı sıkma. Beni başkalarına benzetme. Bak pişman olursun” ile bitti. 
Şimdi müsaadenizle küçük Coşkun’a birkaç şey söylemek isterim. 
Bak Canım kardeşim. Ben seni tanımam bilmem. Telefondan kendini tanıtırken, “Aksu Belediye Başkan Yardımcısı Hakkı Çoşkun’un oğluyum” dedin. Demek ki babanla tanınıyorsun. 
Ayrıca, Sözleşmeli personel olmadığını ve “nasıl işe girdiğimi biliyor musun” diye soruyorsun. Bak küçük kardeşim;
Bir: Sözleşmeli personel olmasan bile, belediye bünyesinde kurulan şirketin personelisin. 
İki: Babanın Aksu Belediye Başkan Yardımcısı gibi bir konumu olmasa, sen şirket bünyesinde çalışamazdın ve kadro tartışmaları içerisine girmezdin. 
Kaldı ki, babandan duyduğuma göre 20’li yaşlarda bir gençsin ve okumuş kültürlü bir bireysin.  Aksu İlçesi’nin bir dağ başı olmadığını birçok kişiden daha iyi bilmen lazım. Ayrıca çalıştığın kuruma ve babanın taşıdığı konuma azıcık saygın olmuş olsaydı, böyle haddi aşan bir telefon görüşmesi içerisine girmezdin. 
Bizler medeni insanlarız. Her platformda habere konu olan kişilerin söz hakkının olduğunu ve istemeleri halinde gazete sayfalarının sonuna kadar açık olduğunu her seferinde dile getiririz. Bununla beraber bir yanlışımızın olması halinde bireylerin yüce Türk yargısına başvurma haklarının olduğunu, onlarca kere ifade etmişizdir. 
Bu arada nezaket ölçülerinden yoksun olduğunu ve “babamın makamından güç alarak mafyavari hareketler içerisine girerim” diyorsan da seni kamuoyu vicdanına havale ediyorum. Ayrıca adresim belli.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.