Pandemi döneminin başından beri Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın dilinde tüy bitti. 

‘Maske’ diye. 

Bunun keyfi değil, zaruri ve koronavirüsten korunmak için öncelikli olduğunu defalarca dile getirdi, Sayın Koca. 

Evlerde kaldığımız süreçte; asansörü kullanırken, markete girerken, arabada, ofiste neredeyse her yerde kullandık. Henüz vaka sayıları düşmediğine göre ve bu virüs ülkemizden gitmediğine göre bu maske kullanılmalı, her yerde ve her zaman. 

Altı üstü bir maske. Üstelik sağlığımız için. Ölümcül bir virüsten korunmak için hepsi bu.

Oysa, o kadar çok maske takıyoruz ki! Yalan söylerken, birilerine yaranmaya çalışırken, iki yüzlülük yaparken, insanların yüzüne ayrı arkasını döndüğünde ayrı konuşurken, şirinlik yaparken, o kadar takındığımız sahte maskeler var ki!

Bir günde yüzüne onlarca sahte maske takan insanoğlu, ölümcül virüsten korunmak için bir tane gerçek maskeyi takmaktan kaçınıyor. 

UÇAK LİSEMİZE SAVAŞ UÇAĞI GELDİ

Uçak lisesi müdürü Haldun Çevik hocamızı  ve okul yönetimini tebrik ediyoruz. Geçen sene kullanılmayan bir yolcu uçağını okul bahçesine getirerek, uçak kütüphane yaptılar. Bu okulda eğitim gören çocuklar, hem uçağı tanıyorlar hemde içinde kitap okuyorlar. 

Geçen hafta bir başka gelişme yaşandı. Okulun bahçesine 30 yıllık  bir savaş uçağı, Eskişehir’den Aksu’ya epey yol katedilerek getirildi. Bizde sizler gibi bu gelişmeleri ulusal basından ve sosyal medya hesaplarından görüyoruz, tanık oluyoruz. 

Elbette ki bu çabalar, geleceğin havacılarının ilk adımını attıkları bu okulda, böyle çalışmaların yapılması öğrencilerin ufkunu açmaya ve hayallerini gerçekleştirmelerine ön ayak olmaktadır. Bundan ötürü, geleceğimiz çocuklarımız için faydalı olacağını düşünüyoruz. Aksu’da başından beri desteklediğimiz bu okulumuzun her zaman yanındayız. Her zaman. 

Uçak okulu bu yıl ilk mezunlarını verdi. Yakın zamanda açıklanacak üniversite yerleştirme sonuçlarına göre bu gençlerin havacılık sektöründe, ikinci bir basamağa adım attıklarını görmek en büyük isteğim. Mezun çocukların öncelikli olarak kendi sektörlerin de bir üniversite tercih edeceklerine inanıyorum. Sonuçlardan yine sizleri haberdar edeceğim. Bu okulun başarısı, okula emek veren herkesin başarısıdır diye düşünüyorum. 

Buradan ülkemizin yüz akı okullarından biri Aksu’da ki Uçak Okulumuzun yetkililerinin çabalarını kutluyorum. Hayalleriniz gerçek olsun. 

LİDER

İngiliz gazeteci, Sina

Dağı'nda karşılaştığı bir Bedevi'ye

sorar:

"Sence lider

kimdir?"

Bedevi; bir 

"Bir tanım yapmak

yerine, bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim?"

der.

Gazeteci; "Elbette,

anlat öykünü" diye yanıtlar.

Bedevi

anlatır;

"Benim gibi bir

Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında,

Sina Çölü'nde yol almaktadır.

Birden ufuk çizgisi

kararır, gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar,

bu kez toplu halde, karanlığın aksi istikametine doğru,

telaşla kanat çırpmaktadır.

Çölün mutlak

sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki. Deneyimli Bedevi;

bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınasının haberc

isi olduğunu hemen anlar.

Devesini çökertir,

üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı,

kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa

bağlar.

Sonra yine heybelerden,

katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük

çadırın alelacele kurup, içine girer ve kapı

örtüsünü her iliğinden düğümler.

Son düğümü henüz

atmıştır ki; fırtına bulundukları bölgeye ulaşır.

Küçük çadır

havalanacakmış gibi sallanmakta, rüzgarın oluşturduğu

kum sağnağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır

yüzeyine çarpmaktadır.

Her kum tanesinin,

boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi

bedenine saplandığı deve, dile gelir:

'Efendi, canım çok

acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir

misin?' der.

Dışarıda olmanın ne

kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu

dileğini kabul eder ve

'Peki, başını

çadıra sokabilirsin.' diyerek, kapıyı bağlayan

düğümleri boşaltır.

Durmak bir yana, fırtına

giderek daha da g emi azıya almaktadır. Deve, sahibine

tekrar yalvarır;

'Efendi, derimin en

ince olduğu yer boynumdur ve şu an çok acıyor. İzin

ver, boynumu da çadıra sokayım.'

Biraz ikirciklenmeyle, bu

isteğe de 'Peki' der Bedevi.

Fırtına, sanki sonsuza

dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden daha

acıklı bir sesle yalvarır;

'Efendi, ne olur,

hörgücümü de çadıra sokmama izin ver..'

Bedevi bu son isteği de

kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle,

küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer

kalmamıştır.

Bu duruma, Bedevi'den

önce, deve tepki gösterir;

'Efendi, bu çadır

ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının

çaresine baksan.'

'Lider kimdir?'

demiştiniz; bu hikayeyi mesnet alarak cevap

vereyim;

Lider; devenin başını

dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen

insandır."

Alıntı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.