Bu hafta yolumuz Serik İlçesinin Akçapınar köyüne düştü. Gazetemiz ekibinde görev alan Azime Uslu’nun Babaannesi Azime Uslu’ya konuk olduk. 86 yaşında ki Azime Teyzemiz bizi kapıda karşıladı. Bedeni, aklı ve ruhu ayakta dimdik sapasağlam teyzemizin misafirperverliği, sohbeti, yaşadıkları ve dilinden düşürmediği şükrü, her şeye bedeldi doğrusu.

İnancı ve şükrü sayesinde bu kadar güçlü durduğunu anlatırken, birlikte geçmiş yaşantısına yolculuk yaptık. O yıllarda yaşadıkları, çocukluğu, gençliği, evliliği ve tabi ki zanaatkârlığı ne var ne yok hepsini konuştuk.

Çok küçük yaşta babasız ve annesiz kalmış Azime teyzemiz. Tevfik Uslu ile evlenmiş. Ak Mehmet’in oğlu derlermiş Tevfik Uslu’ya. Azime Teyzemizin eşi çiftçilikle uğraşırken kendisi de köyünün ve civar köylerin terziliğini yapmış. Onun için ‘Terzi Azime diye bilinirim’ diyor.

Evlendiği vakit 17 yaşında, Tevfik Amca da 18 yaşında. 20 yaşına geldiğinde Tevfik amca askerliğini yapmak üzere İstanbul’a gitmiş. İki sene askerlik yapmış. Azime Teyzemiz 6 çocuk dünyaya getirmiş. Biri hakkın rahmetine kavuşmuş. Beş çocuğu hayatta, 4 kız 1 erkek hepsini ayrı ayrı seviyor. 5 çocuk ve 14 torun hepsi de gözünün nuru.

Gençliğinde hem terzilik hem çiftçilik yapmış Azime Teyze. Çocukluğu epey zor geçmiş. ‘Ayağımıza giyecek ayakkabımız yoktu’ diyor. ‘Öyle ki çarık bile bulamazdık giymek için. Erkekler, hayvanların derisini yüzer ve o deriden parçalar kesip, ip bağlar onu ayaklarına giyerlerdi. Biz çocukken onu bile bulamazdık. İlk ayakkabıyı ne zaman ayağıma giydim hatırlamıyorum.’

Hala terziliğiniz devam ediyor mu? Diyoruz Azime Teyzemize; ‘Çocuklarım anne sen artık yoruldun, bırak dikmeyi dediler. Geçen sene bıraktım, artık dikmiyorum.’ Terziliğinin yanında Azime teyze yorgan da dikmiş. Genç kızların çeyizlik ipek yorganları Azime Teyzenin el emeği ve göz nurundan çıkmış.

Terzilik merakınız nerden geliyor yaşam öykünüze buradan başlayalım mı?

‘ Terziliğe epey merakım vardı. Dikiş makinası aldım ama dikmesini bilmiyorum. Öğrenmek istiyorum, etrafta dikiş öğretecek kimse yok. Ömrümüz bu köyde geçiyor, başka bir yere gidip öğrenme şansım da yok. Köye, dikiş dikmesini bilen bir kadın geldi. Vardım yanına, bir hafta boyunca dikiş makinamı aldım, gittim geldim yanına. Bir hafta da dikiş dikmesini öğrendim. Allah vergisi bir yetenek işte, çok istiyordum oldu. Dikiş pratiğim o kadar çok kuvvetliydi ki… Birinin üzerinde gördüğüm bir modeli, hiç çizim falan yapmadan, aynısını dikebiliyordum.’ Köyün ve civar köylerin erkek- kadın ne kadar diktirmek isteyeni varsa Azime Teyzenin kapısını çalmışlar. Kimine gömlek, kimine elbise, kimine de pantolon dikmiş. Genç kızların gelinlikleri Azime Teyzemizin ellerinden çıkmış. Bu iş artık onun gelir getiren işi olmuş. Mesleği haline gelmiş. Terzi Azime kısa sürede ün salarak çevredeki bütün köylerin tek terzisi olmuş. ‘Yıllarca terzilik yaptım, köye gelen memur, Öğretmen ve öğrencilerin önlük, yakalık bütün kıyafetlerini ben diktim.’ diyor.

Bu bölgeler de yaşayanların bir Yörük kültürü var. Siz hiç bahsetmediniz sizde Yörük ’lük var mıydı?

Bizde Yörük yaşantısı yoktu. Yörükler gibi göçüp - konmak da yoktu. Atalarımız çok eski bir tarihte uçan su denilen alana yerleşmişler. Tarihini bilemiyorum ama çok ama çok eskiden gelmişler ve burayı yurt edinmişler. Biz yaz kış bu bölgede yaşadık. Eskiler anlatıyorlar o dönem, bir hastalık olmuş ve orada epey insan bu hastalıktan vefat etmiş. Babamı da o dönemde kaybetmişiz. Kıran derler bizim buralarda, kıran gelmiş ve neredeyse genç, yaşlı, çocuk ne varsa hepsi vefat etmiş. Çok az kişi kalmış geriye, beni bile orada çalıların arasında zor bulmuşlar. Babamın vefatından kısa bir süre sonra annem de vefat etmiş. Çocuk yaşta yetim ve öksüz kalmışım. Eşimin ailesinin yanında büyümüşüm. Evlilik yaşına gelince de beni Tevfik Uslu’yla evlendirdiler. Oda benim gibi çocuk yaşta öksüz kalanlardan. Elimizin emeğiyle çalıştık, kimseye muhtaç olmadan yaşadık gittik. Ben terzilik yaptım, eşim çiftçilik yaptı. Üç sene önce 83 yaşında vefat etti. Nur içinde yatsın, çok değerli bir insandı.’ Söz eşine gelince gözleri yaşardı Azime Teyzemizin, dile kolay genç yaşta evlendiği ve 65 sene aynı yastığa baş koyduğu insan onu üç sene evvel yalnız bırakmıştı.

Peki, sağlığınızı ve bu hafızanızı neye borçlusunuz.

 Meyveyi fazla yerim. Süt, yoğurt yerim ara sıra yürüyüşümü yaparım. Her şeyden evvel inanıyorum ve hep şükrediyorum. Sağlığımı bunlara borçluyum. Gençliğimde de her şeyi kendime dert edinmedim, sadece çalıştım. Çalışınca ve başarınca bütün sorunlar kendiliğinden çözülüyor.

Bu kadar sağlıklı, pozitif düşünen ve inançlı bir insanın yaşantısını köşemize taşımaya çalıştık. Hayat yolculuğunu bizimle paylaşırken hep gülümsedi. Yaşamın dert edilecek, çile çekilecek yanlarında bile çalışarak ve üreterek üstesinden gelmiş güçlü bir kadın Azime Uslu. Yaşam öyküsünü özetlerken verdiği mesajlar da günümüz gençlerine öneri niteliğindeydi. ‘Çalışın, azimli ve istekli olun, her şeyi öğrenin, her imkâna sahipsiniz. Biz yokluktan geldik, yokluğu bahane edip oturmadık. Kısıtlı imkânları kullanarak meslek edindik, okula gidemedik belki ama en azından bir meslek sahibi olduk. Bir evin içerisinde üç dört aile yaşardı bizim zamanımızda. Kimsenin tek tek evi yoktu. Şimdi imkânlar fazla, o zaman çalışma da fazla olmalı’ ayrılırken bu sözleri ve hayır dualarını alarak ayrıldık Azime Teyzemizin evinden.

Böyle güzel insanların gençlerle bir araya gelmesi en büyük temennim. Bu bir gönül köprüsü ben sadece birkaç satırla bu köşeye taşıyabiliyorum. İlerisinde proje olarak taşımayı düşünüyorum. Yeni haftaya yine en güzel insanlarla burada olacağız. Yaşamlarında geçmişe yolculuk yaparak sizlerle paylaşacağız.

İyi haftalar diliyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.