İlgi ve sevgi yönünden farklı ortamda yetişmiş iki çocuk beyninin görüntüsünü  göstererek bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Bu, yapılan son çalışmalar, bize  sevgisiz ve ilgisiz yetişen çocukların beyin gelişimlerinin farklı olduğunu  gösteriyor.

 Ailesi tarafından ilgi gösterilen ve sevilen çocukların beyninin daha iyi gelişip,  zeki, sosyal ve başarılı bir hayat sürdüğü görülürken; ilgiden ve sevgiden yoksun  yetişen çocukların daha az zeki, daha az sosyal, suça ve kötü bağımlılıklara daha  yatkın şekilde yetişiyor.

 Bu tarz çocuklar sadece gazetelerde, haberlerde değil, komşunun çocuğu,  akrabanın çocuğu hatta belki kendi çocuğumuz. Birçoğu erken dönemde farklı  davranışlar sergilerken, bazıları yetişkinlik döneminde sergiliyor.

 Size iki gün önce karşılaştığım gerçekle bağlantısını koparan, düşlemleriyle  yaşam mücadelesi veren, 15 yaşındaki, bir genci anlatmak istiyorum. İç dünya  nesnesi ile dış dünya nesnesinin ayrımını yapamayan; iç sesiyle yaşayan ve bu iç sesten zaman zaman ortaya çıkan ailesine, arkadaşlarına, öğretmenlerine, etrafındaki herkese saldırgan hareketler yapan ve sonrasında saldırdığını hatırlamayan, küçük acı çeken bir çocuk var. Teorize edilmiş, acı çekmiş, kendisinin ya da ailesinden birinin öleceği düşüncesiyle yaşayan ve bu düşünce sebebiyle okulun kapısının önüne gelince yetişkin eli gibi görünen ama bir o kadar da zayıf ve güçsüz olan avuçlarını sıkıp kitlenerek titremeye başlayan biri. Gözyaşları içinde çocuğuna ne olduğunu anlamayan ailesi, yaşam sıkıntıları yüzünden çocuklarını ilgisiz bırakarak onun sakinliğini aldıklarının farkında bile değiller.

Onun kurban tarafını ele alarak saldırgan tarafı ile konuşmam gerektiğini düşündüm ve gözlerini kapatarak iç seslerinden bahsetmesini istedim. Sürekli kendisine saldırganlık emri verdiğini ve ailesinden birinin öleceğini söyleyen bu iç ses 15 yaşındaki bir çocuk için kaldırılabilir bir şey değildi. Bu iç sesi bir şeye benzetmesini isteyince; kendisinden daha uzun, kamburlu, yapılı, siyahi görünümü ve uzun saçlarıyla korkunç göründüğünü söyledi.  Sürekli kendisiyle olan ama kendinden farklı bir şey. Onun bu acı çeken saldırgan tarafıyla bir olarak bu acıyı vakarlı bir şekilde duraklatmak istedim. Her gece gördüğü aynı rüyadan korkarak uyanmasını engelleyecek bir şeyler yapmak istedim. Ve gördüm ki bu gencin istediği tek şey anne-baba ilgisi. Oyuncaklardan nefret eden bu genç, anne babasına olan öfkesini oyuncaklara atfederek büyümüştü.

İlgisiz büyüyen çocuklar bir nevi ‘duygusal istismar’ yaşadıkları için, acılarını kendilerine zarar vererek (örneğin kolunu bacağını keserek) gösterebilirler. Sürekli kusurları arandığı için her zaman streslidirler ve stresliyken daha çok hata yaparlar. Anne babalarının kötü davranışlarına maruz kaldıkları için kendilerine iyi davranan kişilere bile şüphe ile bakarlar. Onay görmedikleri için kendilerini değersiz hissederler. Anneye ve babaya karşı geliştirdikleri bastırılmış duygu ve düşüncelerini, kendinden güçsüzlere saldırgan davranışlar sergileyerek dışa vururlar. Kendine güven duymayan, çekingen kişiler olarak hayatlarını sürdürürler. Her hata yaptıklarında cezalandırıldıkları için, ‘hata yapanlar mutlaka cezalandırılmalıdır’ görüşünü benimser ve en küçük hatada bile hoşgörüsüz davranırlar.

Çocuğa zaman ayırmalı, çocukla konuşmak için farklı sohbet konuları yaratmalı, sık sık söz hakkı vermeli, çocukla konuşurken çocuğun gözlerinin içine bakmalı, onu can kulağı ile dinlemeli, fikirlerine değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Neticede iletişim dili aynı şeyleri konuşmak değil, aynı şeyleri hissetmektir.

İlgi ve sevgi yönünden farklı ortamda yetişmiş iki çocuk beyninin görüntüsünü göstererek bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Bu, yapılan son çalışmalar, bize sevgisiz ve ilgisiz yetişen çocukların beyin gelişimlerinin farklı olduğunu gösteriyor.

Ailesi tarafından ilgi gösterilen ve sevilen çocukların beyninin daha iyi gelişip, zeki, sosyal ve başarılı bir hayat sürdüğü görülürken; ilgiden ve sevgiden yoksun yetişen çocukların daha az zeki, daha az sosyal, suça ve kötü bağımlılıklara daha yatkın şekilde yetişiyor.

Bu tarz çocuklar sadece gazetelerde, haberlerde değil, komşunun çocuğu, akrabanın çocuğu hatta belki kendi çocuğumuz. Birçoğu erken dönemde farklı davranışlar sergilerken, bazıları yetişkinlik döneminde sergiliyor.

Size iki gün önce karşılaştığım gerçekle bağlantısını koparan, düşlemleriyle yaşam mücadelesi veren, 15 yaşındaki, bir genci anlatmak istiyorum. İç dünya nesnesi ile dış dünya nesnesinin ayrımını yapamayan; iç sesiyle yaşayan ve bu iç sesten zaman zaman ortaya çıkan ailesine, arkadaşlarına, öğretmenlerine, etrafındaki herkese saldırgan hareketler yapan ve sonrasında saldırdığını hatırlamayan, küçük acı çeken bir çocuk var. Teorize edilmiş, acı çekmiş, kendisinin ya da ailesinden birinin öleceği düşüncesiyle yaşayan ve bu düşünce sebebiyle okulun kapısının önüne gelince yetişkin eli gibi görünen ama bir o kadar da zayıf ve güçsüz olan avuçlarını sıkıp kitlenerek titremeye başlayan biri. Gözyaşları içinde çocuğuna ne olduğunu anlamayan ailesi, yaşam sıkıntıları yüzünden çocuklarını ilgisiz bırakarak onun sakinliğini aldıklarının farkında bile değiller.

Onun kurban tarafını ele alarak saldırgan tarafı ile konuşmam gerektiğini düşündüm ve gözlerini kapatarak iç seslerinden bahsetmesini istedim. Sürekli kendisine saldırganlık emri verdiğini ve ailesinden birinin öleceğini söyleyen bu iç ses 15 yaşındaki bir çocuk için kaldırılabilir bir şey değildi. Bu iç sesi bir şeye benzetmesini isteyince; kendisinden daha uzun, kamburlu, yapılı, siyahi görünümü ve uzun saçlarıyla korkunç göründüğünü söyledi.  Sürekli kendisiyle olan ama kendinden farklı bir şey. Onun bu acı çeken saldırgan tarafıyla bir olarak bu acıyı vakarlı bir şekilde duraklatmak istedim. Her gece gördüğü aynı rüyadan korkarak uyanmasını engelleyecek bir şeyler yapmak istedim. Ve gördüm ki bu gencin istediği tek şey anne-baba ilgisi. Oyuncaklardan nefret eden bu genç, anne babasına olan öfkesini oyuncaklara atfederek büyümüştü.

İlgisiz büyüyen çocuklar bir nevi ‘duygusal istismar’ yaşadıkları için, acılarını kendilerine zarar vererek (örneğin kolunu bacağını keserek) gösterebilirler. Sürekli kusurları arandığı için her zaman streslidirler ve stresliyken daha çok hata yaparlar. Anne babalarının kötü davranışlarına maruz kaldıkları için kendilerine iyi davranan kişilere bile şüphe ile bakarlar. Onay görmedikleri için kendilerini değersiz hissederler. Anneye ve babaya karşı geliştirdikleri bastırılmış duygu ve düşüncelerini, kendinden güçsüzlere saldırgan davranışlar sergileyerek dışa vururlar. Kendine güven duymayan, çekingen kişiler olarak hayatlarını sürdürürler. Her hata yaptıklarında cezalandırıldıkları için, ‘hata yapanlar mutlaka cezalandırılmalıdır’ görüşünü benimser ve en küçük hatada bile hoşgörüsüz davranırlar.

Çocuğa zaman ayırmalı, çocukla konuşmak için farklı sohbet konuları yaratmalı, sık sık söz hakkı vermeli, çocukla konuşurken çocuğun gözlerinin içine bakmalı, onu can kulağı ile dinlemeli, fikirlerine değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Neticede iletişim dili aynı şeyleri konuşmak değil, aynı şeyleri hissetmektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.